12/31/2016

Basen eriten diyet var mı?

Basen eriten diyet var mı?

“Basen eriten diyet var mı?”

Bölgesel zayıflama ve beslenme ilişkisi Bölgesel kilo alımında genel eğilim erkeklerde göbeği, kadınlarda basenleri işaret etse de dengesiz alınan fazla kilolar hem kadınların hem de erkeklerin sağlığını ve yaşam kalitesini yakından etkiliyor

Sodexo Avantaj ve Ödüllendirme Hizmetleri’nin “İyi Yaşa” programı kapsamında önerilerde bulunan Diyetisyen ve Yaşam Koçu Gizem Şeber, bölgesel yağlanma ile diyet arasındaki ilişkiye dikkat çekti. Sağlıklı ve dikkatli bir beslenme tarzıyla istenmeyen bölgesel kilolardan kurtulmanın imkânsız olmadığını söyleyen Şeber, bölgesel hafiflik sağlayan tüyolarını da sıraladı.

Sodexo Avantaj ve Ödüllendirme Hizmetleri’nin İyi Yaşa programı kapsamında sağlıklı beslenme önerileri hazırlayan Diyetisyen ve Yaşam Koçu Gizem Şeber, pek çok kişinin merak ettiği “Diyetle bölgesel zayıflama mümkün mü?” sorusunu cevaplandırdı. Basen bölgesinin zayıflamada en zor sonuç alınan bölge olduğunu belirten Şeber, “Ancak, diyet yaparken bazı tüyolara dikkat etmek göbek bölgesinde çok daha fazla incelme sağlayabilir” dedi.

Basende leğen kemiği faktörüne dikkat!

Basen bölgesinin en zor incelen bölge olduğunu vurgulayan Şeber, basen bölgesinden kilo vermek isteyen kadınların gözden kaçırdıkları leğen kemiğine dikkat çekerek “Birçok kadın basenini inceltmeye çalışırken leğen kemiği genişliğini göz önünde bulundurmaz. Eğer kişinin leğen kemiği geniş ise ne kadar kilo kaybederse kaybetsin basen ölçüsü istediği standartla ulaşmayabilir” dedi. Yalnızca basen eriten bir diyetin ne yazık ki bilimsel olarak tanımlanmadığını söyleyen Şeber, genelde medyada ve internette bu konuda yer alan bilgilerin de çoğunun kulaktan dolma ve/veya yanıltıcı olduğunu vurgulayarak, basen problemi olanların sağlıklı beslenmenin yanı sıra düzenli egzersizi de yaşam tarzı haline getirmeleri gerektiğini belirtti.

İşte göbek incelten tüyolar!

Ne kadar az şeker o kadar az göbek
Beyaz şeker ve beyaz şeker içeren yiyecekler ve içecekler, kan şekerini hızla yükseltip hızla düşürüyor. Kan şekerinde meydana gelen bu dengesizlik daha hızlı acıkmaya neden olurken, aynı zamanda da karın bölgesinde daha fazla yağ depolanmasına sebep oluyorlar. Bu nedenle şeker tüketiminiz ne kadar az olursa, göbek bölgesindeki yağlanmanız da o kadar az olacaktır.

Süt tüketimi yağ kaybını hızlandırıyor!

Kalsiyumun karın bölgesi yağları üzerine etkili olduğu bilimsel çalışmalarca kanıtlanmıştır. Günde 2 su bardağı süt veya süt ürünü tüketenlerin tüketmeyenlere göre karın bölgelerinde daha az yağlanma olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca spor yapanlarda spor sonrası tüketilen light süt, karın bölgesinden yağ kaybını hızlandırmaya yardımcı oluyor.

Patatesin de pirincin de sıcağına dikkat!

Sıcak tüketilen patates, beyaz un ve pirinç gibi bazı gıdaların glisemik indeksi yüksektir. Glisemik indeksi yüksek olan bu yiyecekler aynı beyaz şekere benzer bir etki yaratarak, kan şekerini hızla yükseltip düşürür. O nedenle bu tür gıdaların beslenme düzeninde daha az yer almasına dikkat edilmesi gerekir.

Her şeye rağmen incelemiyorsanız insülin direnciniz olabilir

Dikkatli ve düzenli beslenmeye özen gösterdiğiniz halde göbeğinizin boyutunda hiçbir değişiklik fark edemiyorsanız, insülin direncinizin olup olmadığını kontrol ettirmek için mutlaka bir dâhiliye uzmanına başvurmalısınız.

Keçi yoğurdunun faydaları saymakla bitmiyor

Keçi yoğurdunun faydaları saymakla bitmiyor

Keçi yoğurdunun faydaları saymakla bitmiyor

Bilimsel araştırmalar birçok hastalığı engellemenin önemli bir yöntemi olarak doğal keçi yoğurt tüketimini işaret ediyor.

Doğal keçi yoğurt tüketiminin birçok hastalığı engellediği bilimsel araştırmalar ile kanıtlandığı belirtiliyor. Örneğin, Amerika’da yapılan bir araştırma sonucuna göre, düzenli keçi yoğurdu tüketiminin hastalık riskini azalttığı sonucuna varıldı. Keçi yoğurdunun diğer süt ürünleri içinde farklı bir yere sahip olduğuna işaret eden araştırmacılar, her gün düzenli olarak keçi yoğurdu yiyenlerde hastalık riskinin yüzde 18 daha az olduğunu belirledi.

Türkiye’nin önemli keçi yoğurdu üreticilerin Talen Kecci insan sağlığına keçi sütü ve yoğurdunun önemli bir katkı sağladığı için Avrupa standartlarının üzerinde entegre modern bir keçi sütü üretim tesisi yatırımı yaptı. Konu hakkında bilgi veren Talen Kecci Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Özgülcü, “Keçi sütü ve bu sütten elde edilen ürünlere olan ilgi her geçen gün artıyor. Hatta keçi sütü ile elde edilmiş ürünler Avrupa ülkelerinde özel reyonlarda ve eczanelerde satılmaktadır. Keçi sütü bilindiği üzere, anne sütüne en yakın olan süttür. Keçi sütündeki bakteri oranı diğer sütlere oranla daha azdır” dedi .

Keçi sütünün farklı ürünlerde kullanılması biraz da işletmelerin altyapısal kalitesine bağlı olduğunu söyleyen Özgülcü, bazı işletmeler geleneksel üretim tekniklerinin dışına çıkamadığını, bilgisayar teknolojisine bağlı olarak üretim yapan Talen Kecci'nin bu sebeple doğal keçi yoğurdu üretiminde ön plana çıktığını belirtti.

Firma olarak üretim sürüsünü yurtdışından getirdiklerini ve 12 milyon euroluk bir yatırım payına eriştiğini söyleyen Özgülcü, getirilen hayvanların süt verimliliklerinin AB standartlarına uygun olduğunu vurguladı ve ürünün Ağustos ayı itibariyle büyük marketlerdeki yerini aldığını açıkladı.

Talen Kecci Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Özgülcü keçi yoğurdunun faydalarını şöyle sıraladı;
Kanserin önlenmesine yardımcı olur.
Kemik erimesini önler.
Çocuklara güç ve enerji verir.
Et ve balık tüketmeyenlerin fosfat eksiğini giderir.
Yüksek B1, B2 vitaminleri sayesinde vücudu rahatlatır. Stres ve gerginliği alır.
Diyet ve sağlıklı kilo vermenin vazgeçilmez besinidir.
Mide rahatsızlıklarını giderir.
Beyine enerji verir.
Diş çürümelerini önler.
Kronik bronşiti önler.
Mikrobik enfeksiyonlara karşı etkilidir.
Düzenli tüketildiğinde egzama, astım ve cilt rahatsızlıklarının tedavisine yardımcı olur.

Böğürtlen eczane gibi

Böğürtlen eczane gibi

Böğürtlen eczane gibi

Ordu Üniversitesi (ODÜ) Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Turan Karadeniz, kansere karşı böğürtlen tüketilmesinin faydalı olacağını belirterek, 'Yapılan araştırmalar böğürtlenin kanser ve tümör hücrelerinin büyümesini engellediğini ortaya koymuştur' dedi.

Böğürtlende ‘ellagic asit’ bulunduğunu, yapılan araştırmaların bu asidin kanser ve tümör hücrelerinin büyümesini engellediğini ortaya koyduğunu anlatan Prof. Dr. Karadeniz, "Laboratuar ortamlarında yapılan çalışmalarda, kanserin başlangıcını ellagic asidin engellediği görülmüştür. İçeriğinde bol miktarda ellagic asit bulunan böğürtlen, bu nedenle kansere karşı birebir yararlıdır. Kanser ve tümör hücrelerinin büyümesini engellediği araştırmalarla ortaya konulan böğürtlenin kansere karşı tüketilmesi faydalı olacaktır" diye konuştu.

YARAYA MERHEM

Prof. Dr. Karadeniz, böğürtlenin kanser ve tümörlerin yanı sıra vücudun çeşitli yerlerinde meydana gelen şişliklere, ağrılara, yüksek tansiyona, şekere, göğüs ve solunum yolu hastalıklarına da iyi geldiğine işaret ederek, "Böğürtlen yaralara sürülürse yaranın iyileşmesini hızlandırır. Kabızlığa iyi gelir, insanları tok tuttuğu için diyet listesinde yer alır. Böğürtlenin yaprakları kaynatılıp içilirse diş ve diş etlerine, kökleri kaynatılıp içilirse de böbreklerdeki taşların düşmesine yardımcı olur" şeklinde konuştu.

Karadeniz, organik asitler, mineraller ve vitaminler yönünden zengin olan böğürtlenin tüketiminin yaygınlaşmasının üretimin de yaygınlaşmasına yol açacağını kaydederek, özellikle Ordu'da yılda 4 ton böğürtlen üretilmesine, üreticilerin pazar sıkıntısı yaşamamalarına rağmen pek çok insanın böğürtlenin bir şifa kaynağı olduğunu bilmediğini vurguladı.

Sade ve kakaolu dondurma daha güvenilir

Sade ve kakaolu dondurma daha güvenilir

'Sade ve kakaolu dondurma daha güvenilir'

SDÜ Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gültekin, sade ve kakaolu dondurmaların, sentetik boyalar açısından daha güvenilir olduğunu belirtti.

Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Fatih Gültekin, içindeki renklendiricinin bilinmediği meyveli dondurmalar yerine sade veya kakaolu olanların tercih edilmesini önerdi.

Prof. Dr. Gültekin, gazetecilere yaptığı açıklamada, yaz mevsiminde çok tercih edilen dondurmaya talebin, ortaya konulan çeşitlerle daha da artırılmaya çalışıldığını söyledi.

Dondurmanın asıl maddesinin süt, salep ve şeker olduğunu belirten Gültekin, bu şekildeki bir dondurmanın önemli miktarda tüketilmesinin sağlık açısından faydası bulunacağını anlattı.

Ticari kaygılarla üretilen dondurmalarda sağlık konusunda sıkıntı yaratacak katkı maddeleri bulunabileceğine dikkati çeken Gültekin, bunlardan birinin de meyveli dondurmalarda kullanılan renklendiriciler olduğunu kaydetti.

Doğal renklendiricilerin risk oluşturmadığını ancak sentetiklerin insan sağlığını olumsuz etkileyebileceğini vurgulayan Gültekin, şöyle konuştu:

"Limonlu dondurma aldınız. Rengi sapsarıysa, orada boya kullanıldığı bellidir. Çünkü limonu kattığınız zaman rengi beyazdan sarıya çok hafif döndürebilir ama sapsarı olmaz. Burada kullanılan sentetik renklendiriciyse biz bunu tercih etmeyeceğiz. Sentetik renklendiricilerin bir kısmı DNA hasarı oluşturma, bir kısmı alerjik hastalıklara yol açma, bazıları ise kanser riskini artırma potansiyeline sahip. Yine sentetik gıda boyaları hiperaktiviteyi artırıyor. Hiperaktif çocuğunuz varsa sentetik gıda boyalarından uzak durmanız lazım."

Meyveli dondurmanın sentetik renklendirici içermediğinden emin olunması gerektiğini ifade eden Gültekin, "Limonlu dondurma alacaksanız beyaz olmalı, hafif sarıya çalabilir. Çilekli dondurma alacaksanız hafif pembe olmalı. Eğer hiçbir şey bilmiyorsak, sade ve kakaolu dondurma, sentetik boyalar açısından daha güvenilir" dedi.

Açık dondurma alındığında, bunda hangi renklendiricinin kullanıldığının sorgulanması gerektiğini anlatan Gültekin, kapalı dondurmanın da paket bilgilerine bakılması gerektiğini sözlerine ekledi.

Uzmanlar uyarıyor: Sakın kar yemeyin

Uzmanlar uyarıyor Sakın kar yemeyin

Uzmanlar uyarıyor: Sakın kar yemeyin

İTÜ Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kadıoğlu, "Kar, yere düşmeden kirleniyor. 'Köyde yaşıyorum, havamız temiz' demeyin. Sakın kar yemeyin." dedi.

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, sanayiden kaynaklanan kirleticiler artık tüm dünyayı dolaştığı için karın yere düşmeden kirlendiğini belirterek, "Artık 'Köyde yaşıyorum, havamız temiz' demeyin. Sakın kar yemeyin." dedi.

Kadıoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Anadolu'da yaşayanların, karı pekmez veya balla karıştırıp yemek için kış mevsimini iple çektiği günlerin geride kalması gerektiğini ifade etti.

İnsanların, romantik duygular çağrıştırmasına rağmen kar hakkında çok az bilgi sahibi olduğuna işaret eden Kadıoğlu, havada bulunan sanayiden kaynaklanan kirletici partiküllerin tüm dünyayı dolaştığını anlattı.

Dolayısıyla kimsenin artık "Köyde yaşıyorum, benim havam temiz" dememesi gerektiğini vurgulayan Kadıoğlu, "Artık kar, havadaki tüm kirleticilere yapışarak yere iniyor. Yani kar, yere düşmeden kirleniyor. Her türlü kirletici ve ağır metallere bulaşmış kar kristalleri birçok hastalığa davetiye çıkarıyor. Sakın kar yemeyin." diye konuştu.

Miktad Kadıoğlu, kar kristallerinin ortalama düşme hızının saatte yaklaşık 800 metre olduğunu ifade ederek, bu durumu insanların sıkışık trafikte ilerlemesine benzetti.

Meteorolojinin kaynak, yer, zaman, miktar, yükseklik ve olasılık belirten kar tahminleri verebildiğini dile getiren Kadıoğlu, yerel yönetimlerin de karla mücadele planlarını güncelleyerek, bunu etkin ve çevreye en az zarar verecek şekilde yapabilmenin yollarını araması gerektiğini kaydetti.

Sağlıklı Bir Yıl İçin 10 Öneri

Sağlıklı Bir Yıl İçin 10 Öneri

Sağlıklı bir yıl için 10 öneri

Yeni yılı sağlıklı bir yaşamın ilk günü kabul edip; sigarayı bırakmak, sıkı bir diyete ve spora başlamak gibi kararlar genellikle kısa süre sonra rafa kaldırılıyor.

Sağlıklı beslenmeyi bırakmak yerine, zaman zaman programı değiştirerek renklendirmek veya sporu gün içine yaymak gibi küçük taktiklerle alınan bu kararları yıl boyunca uygulamak mümkün olabiliyor. Memorial Şişli Hastanesi Dahiliye Bölümü’nden Uz. Dr. Özgür Mollaoğlu, sağlıklı bir yıl için dikkat edilmesi gerekenler hakkında bilgi verdi.

1) Aynı saatte yatıp aynı saatte kalkın

Kaliteli bir uyku bağışıklık sistemini güçlendireceği gibi, genç ve zinde bir görünüm de sağlamaktadır. 7-8 saatlik kaliteli bir uyku hafıza ve beyin sağlığı içinde gereklidir. Uyku rutini oluşturmak ve vücudun daha kolay uykuya dalması için her gün aynı saatte yatıp aynı saatte kalkmaya özen gösterilmelidir. Uyku sorunu yaşayanlar; televizyon, telefon gibi elektronik aletleri yatak odasından çıkarmalı, kafein gibi uyku kaçıran uyaranlardan uzak durmalı, gün içinde şekerleme denilen kısa uykuları azaltmalı veya uyku öncesi germe egzersizleri yapmalıdır.

2) İşlenmiş gıdalardan uzak durun

Sağlıklı bir yaşam için beslenme düzeni çok önemlidir. Diyet kavramı akılda, belli bir zamana kadar devam ettirilen beslenme şeklini canlandırdığı için yeni yılın ilk günü alınan diyet kararı genellikle uzun süreli olmamaktadır. Bunun yerine sağlıklı beslenme şeklini benimsemek, daha uzun soluklu sonuçlar doğuracaktır. Mevsim meyve ve sebzeleri, tam tahıllı ve lifli gıdalar beslenme düzeninde ön plana çıkarılmadır. Yağlı gıdalar ve yağlı etlerden mümkün oldukça uzak durulmalı, salam, sosis gibi işlenmiş gıdaların kansere yol açabileceği unutulmamalıdır.

3) Su içemiyorsanız meyvelerle tatlandırın

Hücre içinde gerçekleşen bütün hayati metabolik olaylar ve vücudun bütün fonksiyonları yeterli miktarda suyun içilmesi ile sağlanmaktadır. 8-9 bardak ya da 1-2 litre su tüketmek günlük su ihtiyacını karşılarken, aynı zamanda ciltte parlaklık sağlar, hazımsızlık, baş ağrısı ve unutkanlığa da iyi gelir. Suyun tadını sevmeyenler ya da mide bulantısı yaşayanlar; suyun içine dilimlenmiş elma, portakal, mandalina gibi mevsim meyveleri veya havuç, kereviz sapı gibi sebzeler koyarak tatlandırabilirler.

4) Haftada 150 dakika yürüyüş yapın

Günlük egzersizler için kapalı salonlar yerine veya kış ayrımı yapmaksızın açık hava tercih edilebilir. Baş, göğüs ve kulak bölgeleri korunarak uygun kıyafetlerle spor yapılmalıdır. Haftada 150 dakika tempolu yürüyüş yapmak, kilo kontrolü sağlayarak sağlıklı bir görünüme kavuşulmasını sağlarken; oksijen kapasitesinin artmasına, tansiyon kontrolüne, kalp atım hızının düşmesine ve stres atılmasına yardımcı olmaktadır. Genç yaşlarda yapılan ağır sporların ilerleyen yaşlarda bırakılmasının aşırı kilo alımına neden olabileceği unutulmamalıdır. Spordan sıkılıp bıkkınlık hissini yaşamamak için egzersizleri gün içine yaymak faydalı olabilir. Asansör yerine merdivenleri kullanmak, işlerindeki molalarda küçük yürüyüşler ya da germe egzersizleri yapmak, yakın mesafelere yürüyerek gitmek sporu gün içine yaymak için uygulanabilir.

5) Sağlık kontrollerini ihmal etmeyin

Düzenli sağlık kontrolleri ile belirti vermeyen hastalıklar belirlenip önlem alınabilir. Özellikle kilolu bireyler ve hareketsiz bir yaşam sürenler, ilerde diyabet olma riskine karşı kendilerinde insülin direnci olup olmadığına baktırmalıdır. Sürekli halsizlik ve yorgunluk hissedenler tiroit kontrollerini ihmal etmemelidir. Birçok hastalık erken tanı ile vücutta herhangi bir organ hasarı oluşmadan tedavi edilebilmektedir.

6) Tadınız tuzunuz kaçmasın

Günlük şeker ve tuz tüketiminin kontrol altında tutulması, sağlıklı bir yaşam için çok önemlidir. Kan şekerini hızla yükselten ve hızla düşüren saf şeker ve şekerli besinler yerine; tahıllı ekmek, bulgur gibi lifli besinlerin tüketilmesine özen gösterilmelidir. Besinlerin içinde tuz olduğu unutulmamalı, günlük tuz tüketimi sınırlandırılmalıdır.

7) Sevdiğiniz insanlarla zaman geçirin

Stres hormonları bağışıklık sistemine zarar verir. Genç ve sağlıklı kalmak için aile ile ya da sevilen kişilerle daha fazla zaman geçirilmelidir. Müzik dinlemek, yürüyüş, masaj ve yoga da stresle mücadelede etkili tercihlerdir.

8) Sigara ve alkolden uzak durun

Sigara ve alkol kullanılmamalıdır. Bırakmak için gerekirse yardım alınmalıdır. İçeriğinde farklı zararlı maddeler bulunan sigara, vücuttaki tüm sistemleri etkileyerek ölümcül hastalıklara neden olurken, cilt ve vücut yaşlanmasının en önemli nedenlerinden biridir.

9) Güneşten doğru faydalanın

D vitamini kaynağı olan güneşten doğru faydalanmak gerekir. Güneşli günlerde sabah ve akşamüzeri saatlerinde zamana dikkat ederek güneşlenmek bağışıklık sistemini güçlendirmektedir. Ancak uygun olmayan saatlerde uzun saatler güneşe maruz kalmak, cilt kanserine neden olabileceği gibi cildin erken yaşlanmasına da yol açmaktadır.

10) Aşılarınızı aksatmayın

Sağlıklı bir yaşam için enfksiyon kontrolü çok önemlidir. Enfeksiyonlarına karşı grip ve zatürre aşısı oldukça etkili bir önlemdir. Daha önce zatürre geçirenler, bağışıklık sistemini etkileyecek ilaç kullananlarla birlikte karaciğer, böbrek, kalp ve akciğer hastaları, 65 yaş üzerindeki kişilerin zatürre aşısı olması gerekmektedir. Hepatit B, tetanoz ve rahim ağzı kanserlerine karşı HPV aşısı da yetişkinlerin aşı takviminde olmalıdır.

Günde En Az 2 Kivi Tüketilmeli

Günde En Az 2 Kivi Tüketilmeli

'Günde en az 2 kivi tüketilmeli'

Kış mevsiminde artan soğuk algınlığı ve gribe yakalanmamak için, C vitamini yönünden zengin olan kivinin günde 2 adet tüketilmesi öneriliyor.

Özellikle kış mevsiminde artan soğuk algınlığı ve gribe yakalanmamak için C vitamini yönünden zengin olan kivinin bolca tüketilmesi öneriliyor.

Ordu Üniversitesi (ODÜ) Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Özgür Enginyurt, son dönemde mevsimsel soğuk algınlığı ve grip vakalarında artış gözlemlendiğini belirterek, bu hastaların çoğuna vitamin yönünden zengin olduğu bilinen kivi tüketmelerini önerdiklerini söyledi.

Soğuk algınlığı ve gribe yakalanmamak için bir dizi önlem alınabileceğini dile getiren Enginyurt, bunların arasında bol vitaminli meyvelerin de tüketilmesi olduğunu belirtti.

Bu meyvelerin başında C vitamini yönünden oldukça zengin ve birçok hastalığa iyi geldiği bilinen kivinin bulunduğuna işaret eden Enginyurt, "Yapılan bilimsel çalışmalar sonucu kivinin gribal enfeksiyonlara ve soğuk algınlığına iyi geldiği biliniyor. Bu meyveyi tüketen vatandaşlarımızın uzun süre hasta olmadığını görüyoruz." dedi.

Enginyurt, 7'den 70'e herkese günde en az 2 kivi tüketmesini önererek, "Özellikle gelişim çağındaki çocuklarımızın kivi yemesinde oldukça fazla fayda bulunuyor. Hatta bizim önerimiz, kahvaltıda dahi kivinin tüketilmesi yönünde. Çünkü sabah tüketilen bir kivi, çocukların günlük vitamin ihtiyacını rahatlıkla karşılayacaktır." açıklamasında bulundu.

Enginyurt, kivinin bilinen faydalarını şöyle sıraladı:

"C vitaminin yanı sıra A ve E vitaminin de bulunduğu kivinin çok fazla faydası var ama en bariz faydası, kanser türlerinin geciktirilmesi ve kansere yakalanma riskinin azaltılması. Antioksidan özelliğiyle kansere karşı koruyucu etkisi var. Kivinin yapısında bulunan lif oranı kabızlığı önlüyor. Tansiyon ve kolesterol düşürücü etkileri olduğu biliniyor. Grip, nezle, hatta astım hastalığına faydalı. Özellikle gribal enfeksiyonların sık görüldüğü günümüzde bol miktarda tüketilebilir."